Hayat bir kumar ise, zarlarını sadece kendiniz kullanın...

09:54 Unknown 0 Comments


Yorgunluk! Nedir yorgunluk? Yorgunluğun tanımlamasını yapmak çok zordur. Kişinin, kendin de günlük aktivitelerine başlamak için yeterli enerjiyi ve gücü bulamaması ya da rutin aktivitelerinin bitiminde tükenmişlik hissinin gelişmesidir. Yorgunluk, bitkin, halsiz, bir şey yapmaya gücü kalmama anlamlarını da taşımaktadır. Fakat, yorgun kelimesinin bir de iç yüzü vardır. Kişinin içinde biriktirdikleri, yaşanmışlıkları ve hayatın ona getirdiği zorluklar ile beyinsel olarak kendini yorgun hissetmesi de yorgunluktur. Ve bu da, hiç şüphesiz en büyük yorgunluktur sanırım.

Neden mi böyle bir konuya değindim?

Bir kaç gün önce çok değer verdiğim bir arkadaşım ‘yorgunum’ dedi. Ondan böyle bir şey duymayı beklemezdim. Hiç yakışmamıştı o na ‘yorgunum’ demek. Aslında, yorgunum derken, hangi anlamda söylediği önemliydi benim için. Fiziksel yorgunluk mu? Yoksa beyinsel yorgunluk mu? Bana sorarsanız, onun ki fiziksel bir yorgunluk değildi. Dokunsam ağlayacaktı sanki.

Herkes, gerek uğraştığı işten dolayı gerekse gün içindeki koşuşturmaları ile yorulur elbet. Bu yorgunluk geçicidir. Akşam evinize gider dinlenirsiniz, sabah enerji dolu yeniden güne başlarsınız. Ama beyinsel yorgunluk öyle değildir. Her geçen gün daha da ağırlaşır yorgunluğunuz. Kişinin kendini bir çıkmazın içinde hissetmesi onu beyinsel yorgunluğa sürükler.

Bazı zamanlar olur ve her şey üst üstte gelir. Ardı kesilmeyen sorunlar. Biri bitmeden bir diğeri başlar. Böyle zamanlar da kişi kendini kötü hisseder. Gücü kalmaz ve yorulmaya başlar. Kendini koyu bir karanlıkta hisseder. Ve artık yeter der! Tam da bu nokta da aklıma İspanyol bir atasözü geldi. En karanlık an, şafak sökmeden önceki andır”. Diğer bir ifade ile, karanlığın en koyu olduğu an, aydınlığa geçişin başlangıcıdır”. Yani, hayatta iyi şeylerin olabilmesi için, kötü şeylerin yaşanması gerekir. Bırakın yaşansın. Bu durum sizi korkutmasın ve yormasın. Size ağır gelen yükleri hayatınızdan çıkarın. Onların sizi yenmesine izin vermeyin. Siz onları yenin. Bunu başarırsanız, daha güçlü olduğunuzu göreceksiniz. Unutmayın ki, hayat bir kumardır. Hayat bir kumar ise, zarlarını da sadece kendiniz kullanın...

Yeni bir yıla girmeye sayılı gün kaldı. Yeni yılda bütün güzelliklerin sizlerle olması dileklerimle. Herkese mutlu yıllar...

Sevgilerimle,

Atiye...

0 yorum:

Görebilmek için eselemeyin. Durulması için bekleyin!

09:00 Unknown 0 Comments



-          Kadın: İyi misin hayatım?
-          Adam:  ......

Kadın cevap alamadı. Adam o sabah her zamankinden farklı uyanmıştı. Biraz sersem gibiydi ve yorgun. Her sabah içtiği az sütlü kahvesini bile içmeden çıkmıştı evden. Hiç konuşmamışlardı. Kadın bu duruma sinirlenmişti ama aslında biliyordu adamın gerçekte sorununun ne olduğunu. Gerçeği bilmesine rağmen, yine de duygularına yenik düşüyor, öfkeleniyordu. Adam, çocukluğunu yaşayamamıştı. Hep bir tarafı yarım kalmıştı. Bu nedenle de, geçmişinin intikamını alırcasına devam ediyordu hayatına. Her şeye sahip olmak istiyordu. İstediklerini elde etmek için kendini hırpalıyordu resmen. İçindeki sahip olma hırsı öyle büyüktü ki, onu uçurumdan aşağıya sürüklüyordu. Ne yazık ki, içinde bulunduğu durumun farkında değildi. Adamın hiç normal bir hayatı olmamıştı. Biraz her şeyden uzaklaşıp, nefes almaya ihtiyacı vardı. Geçmişinden kurtulmalıydı.

Nedense böyle bir kurgu ile başlamak istedim yazıma. Biraz benden, biraz sizden, biraz da hayatın içinden. Belki de, sizlerde okurken kendinize ait bir şeyler buldunuz bu satırlarda. Bu kurgu da anlatmak istediğim, geçmişe takılarak yaşamanın insanı ne kadar aşağıya çekmesidir. Geçmişe takılı kalmak, önünü görememek demektir. Her ne kadar geçmişin izlerini taşısa da insan, ondan kurtulamadığı zaman geçmişteki ayak izlerine basarak yürür. Bu da sadece acı verir. Unutun demiyorum. Ama bırakın geride kalsın.

Bazı zamanlarda, herkes üzerine geliyor ya da hiç kimse seni anlamıyor gibi hissedersin. Öyle zamanlar olur ki, hiçbir şey yapmak istemez, her şeyden kaçmak istersin. İşte, burada yapılması gereken sadece biraz nefes almaktır. Bir süreliğine bulunduğunuz ortamdan uzaklaşın. Kendinize nefes alabileceğiniz gizli bir bahçe yaratın. Çünkü, bulanık su da bir şey göremezsiniz. Denizi eseledikçe su bulanır ve bir şey görünmez. Ama suyu bırakırsanız durulur, kum kendiliğinden çöker ve suyun altını istediğiniz gibi görürsünüz.

Hayatta böyledir. Görebilmek için eselemeyin. Durulması için bekleyin..

Sevgilerimle,


Atiye...

0 yorum:

Mutluluk paylaştıkça çoğalır, mutlu olmak için zaman ayırın..

08:02 Unknown 0 Comments


Yağmurlu bir günden merhaba..
Dışardan gelen yağmur sesi eşliğinde ben de aldım elime kalemimi..
Mutluluk;
Nedir mutluluk? Mutluluk duygusu, bir insanın sahip olabileceği en güzel duygudur. İnsanın göz bebeklerinin gülmesi, kalbinin bir kuş gibi kanat çırpmasıdır. Mutluluk, bazen çok istediğimiz bir şeyin gerçekleşmesin de, bazen hayatta başarıyı yakaladığımız da, bazen de sevdiğimiz insanların yanımızda olmasıdır. Bazıları için mutluluk, para da gizlidir. Ama çok para, mutsuzluk getirir. Önemli olan, bardağın dolu tarafından hayata bakabilmektir. Her durumda, hayatın bize getirdiklerine iyi tarafından bakarsak mutluluğu hayatımıza davet etmiş oluruz. Çünkü, mutsuz olmak çok kolaydır. Asıl mesele mutlu olmayı başarabilmektir.
Paylaşmak;
Byron “Mutluluğu tatmanın tek çaresi, onu paylaşmaktır” demişti.
Bir gerçek vardır. O da mutluluğun bulaşıcı olması ve paylaştıkça çoğalmasıdır. İnsan, mutlu olduğu zamanlarda bu mutluluğunu yakınları ile paylaşmak ister. Paylaştığımız zaman mutluluk çoğalacaktır. Böylece, kocaman bir dalga olup dünyayı saracak.
Daha önceki yazımda da söylemiştim; “Mutluluk verin ki, o size geri dönsün”.
Zaman;
Mutluluk, küçük ayrıntılarda gizlidir. Ve zaman çok hızlı akıp gidiyor. Belki de, mutlu olmak için çok fazla zamanınız kalmamıştır. Bilemezsiniz! O yüzden, hayatınızdaki ayrıntıları yakalayın. Ben, zamanımın çok kısa bir bölümünü bu yazıyı yazmaya ayırarak mutlu oldum. Eminim ki, hayatlarınız da mutlu olmak için farketmediğiniz küçük ayrıntılar vardır. Onları yakalayın..
Sevgilerimle,

Atiye xxx

0 yorum:

Aşk bir sanattır ve sabır ister..

08:43 Unknown 0 Comments

-        


             'Seni  seviyorum’ dedi
-               ‘Yalancı’!

Evet! Biraz da aşktan konuşalım dilerseniz. Olmazsa olmazımız. 

Aşkı tanımlamak zordur ve onu kelimelerle anlatamazsınız. Aşk bir sanattır. Hiç keşfedilemeyen bir dünyadır. Ne kadar uğraşırsanız uğraşın, formülünü bulamazsınız. Bilinen bir gerçek varsa, o da aşkın insanları tepeden tırnağa değiştirmesidir.

Herkes, aşkı bilir elbet. Aşkın, yarattığı kapanmak bilmez yaralarını da, o yaralara merhem bulmanın ne denli boş çabalar olduğunu da bilir. Fakat, onu tanımlayamaz. Aşk, insanlar için her zaman karmaşık ve gizem dolu bir olgudur. İlk söz de aşk için söylenmiştir, ilk şarkı da. Aşıklar kimi zaman, acılarına aşk şarkılarında teselli aradı, kimi zamanlarda ise meyhane masalarında eski sevgiliye küfür de edildi. Kimi, onun bıraktığı boşluğa kederlenip sürekli acısını kazıyarak tazeledi, kimi ise onu ilahi adalete bıraktı..

Aşkı bir gemiye benzetin. Sizi uzaklara götüren bir gemi. Bilmediğiniz bir diyara gitmek için yola çıkarsınız. Bu gemi ne kadar uzağa giderse gitsin, bu yolculuğun sonunu getiremezsiniz. Ulaşmak istersiniz ama ulaşamazsınız. O gemi, bir türlü varmak istediğiniz yere varmaz.

Bana sorarsanız aşk; ‘koskoca bir okyanusta küçük bir sandalla dolanmak kadar aptallıktır’ derim. Ve küçük bir sandalla okyanusa açılmak, sevdanıza zarar verir. Beklemeli ve düşünmelisiniz. Sevdanıza zarar gelmesini istemiyorsanız çok iyi düşünmelisiniz. Çünkü, aşk, ilk bakıştaki gibi değildir. Öyle kalmaz. Aşk, sabır ve sadakat ister. Sahi sabır ne idi? Sanırım sabrın giderek ne olduğunu ne olmadığını unuttuk..

Sevgilerimle,


Atiye...

0 yorum:

Hayal gücünüz ne kadar çok ise, o kadar görürsünüz..

01:11 Unknown 0 Comments



Güzel bir hafta sonuna merhaba...

Son zamanlarda her insanın yaşadığı ve gördüğü olaylar, o insanın hayal gücünden ibarettir diye bir fikir takıldı aklıma. Demek istediğim; insanoğlunun, görmediği hiçbir şeyi, hiçbir şekilde hayal edemeyeceğidir. İnsanlar ne kadar çok görürse, o kadar çok hayal edebilirler.

Her ne ile uğraşıyorsanız, yaptığınız işi bırakın ve kısa bir süre etrafınızda nelerin olduğuna bakın. Ama! Öylesine bakmak için değil de, gördüklerinizi aklınızda canlandırabilmek için bakın. Eminim ki, daha önce fark etmediğiniz birçok şey göreceksiniz. Diyelim ki, herhangi bir obje gördünüz. O nu da bir insan yapmadı mı sizce? Mutlaka, objeyi yapmadan önce hayal etmiş ve gördüklerinden esinlenip objeyi yapmıştır. Ya da bir parkta oturun ve çevrenizde nelerin olduğuna bakın. Güzel tasarlanmış peyzajı ile bir park. Bu parkı da bir peyzaj mimarı tasarlamadan önce, hayal etmiş ve gördüklerinden esinlenerek ortaya çıkarmıştır. Yani, hayal gücünüz ne kadar çok ise o kadar çok görürsünüz.

Hayal gücüne bir de farklı bir açıdan bakalım dilerseniz;

Bilgeye sormuşlar;
~ insan neden dilek diler?

Bilgenin cevabı derin:
~ insan gerçekleşmesi için diler, ama bilmez ki gerçekleştirmek için dilemek gerek!

Herkesin dilekleri, istekleri ve hayalleri vardır elbet. Hayallerinizi gerçekleştirebilmek için, uygun zamanın gelmesini beklemeyin. Çünkü, öyle bir zaman yoktur.  Ancak, hayallerinizin peşinden koşarsanız onları gerçekleştirebilirsiniz. Hayallerinize ulaşmak istiyorsanız, onları ortaya çıkarmak için çaba harcamanız gerekir. Aslında, yapmanız gereken çok basit. Önce keşfedin, yapabileceğinize inanın ve o fikri harekete geçirin..

Sevgilerimle,


Atiye xx..  

0 yorum:

Az ego, çok mutluluk!

09:35 Unknown 0 Comments




Herkese merhaba. Biraz da ego ve bencillikten konuşalım. Ego, ben, benlik demektir. Ve benlik duygusu herkeste vardır. Eğer siz varsanız, egonuz da sizinledir.

Sürekli olarak cümlenin başında ‘ben’ kullanmak bencilliktir. Egonuz yüksekse bencilsiniz demektir. Ben buyum, ben böyleyim, ben yaparım, ben istiyorum v.s. gibi ‘ben’le başlayan cümleler kuran kişi ciddi derecede bencildir. Sadece kendini düşünen kişi, yaptığı herşeyi kendisi için yapar.

Uyanın artık! Evrende yalnız değilsiniz. Ve Dünya sizin etrafınızda dönmüyor. Yüksek ego ile yaşamaya devam ederseniz, bu durum sizi büyük kayıplara ve üzüntülere sürükleyecektir. Çok hırslı olabilirsiniz. Herşeye sahip olmak isteyebilirsiniz. Fakat, egonuzdan kurtulamazsanız yalnızlaşırsınız. O çok sevdiğiniz benliğinizle baş başa, yalnız kalırsınız.

Herkes, mutluluğu arıyor ama nerede olduğunu bilmiyor. Mutlu olmak için sadece kendi istedikleriniz olmak zorunda değildir. Mutluluğunuz bazen başkalarının mutluluğunda gizlidir. Mutluluk verin ki, o size geri dönsün. Egonuzu kendinizden uzak tutun. Egonuzu azaltın ki mutluluğunuz çoğalsın. Egonuzun sizi yenmesine izin vermeyin. Böylece, daha çok mutlu olduğunuzu göreceksiniz...

Sevgilerimle..


Atiye xx..

0 yorum:

Yüreğinin sesini dinle, o seni doğru yere götürecektir...

09:00 Unknown 0 Comments


Herkese günaydın. Bu sabah, güzel bir güne uyandım. Önce biraz doğanın sesini dinledim, ardından bir fincan kahve. Elbette güzel bir müzik eşliğinde!

Tahmin ediyorum ki, hepiniz bir telaş içerisinde, haftanın ilk ve yoğun gününü yaşıyor. Kalabalık ve gürültülü bir sabah trafiğinin ardından işlerinizin başına geçtiniz. Kiminiz bilgisayar başında, kiminiz toplantıda, kiminiz bir televizyon programında, kiminiz şantiyede...

Hep bir mücadele, hep bir koşuşturmaca. Nereye kadar? Hızlı yaşıyoruz ve acele. Hızlı olmasına diyecek bir lafım yok ama, bu acele niye? Bütün bu koşuşturma ve kalabalığa rağmen, aslında birey olarak yalnızdır insan. Yalnızlık çaresizlik midir! Yalnızlığın çaresizlik olduğunu bilir herkes. Ayrıca herkes, hayellerinin peşinden koşarken, ayağına takılan engellerin yarattığı hayal kırıklığı ile yine de mücadele eder. Hiçbir zaman mücadeleyi bırakmayın. Ve her zaman küçük hedefleriniz olmalı. Belki nasıl benzetme diyeceksiniz ama, bir Atasözü “Damlaya damlaya göl olur” der. Sizinde küçük hedefleriniz olsun. Çünkü, küçük ve önemsiz gördüğümüz şeyler birikerek büyük şeyleri meydana getirir. Böylece, ulaşmak istediğiniz hedefinize ulaşırsınız. Vazgeçmeyin! Yüreğinizin sesine her zaman kulak verin. Şimdi yine böyle yazarak, çok değerli ve özel birini andım. Bu söz bana bırakılan güzel bir mirastır. “Yüreğinin sesini dinle, o seni doğru yere götürecektir”... Eğer, hala daha okuyorsanız, hepinize iyi haftalar dilerim.. 

Sevgilerimle, 

Atiye xxx

0 yorum:

Ben yaşıyorsam Dünya vardır, ben hayatta değilsem Dünya yoktur

06:59 Unknown 0 Comments


Ada’dan merhabalar..bugün Kıbrıs Adasın da insanın içini titreten hafif bir esinti var! Sanırım, bugün içimden gelen yazma isteği biraz da bu güzel havadandır..

Seviyorum..yaşamayı seviyorum..çalışmayı seviyorum ve de yazmayı çok seviyorum! Uzun zamandır yazıyorum ve artık yazılarımı sizlerle paylaşmak istiyorum. Artık buradayım..sizlerleyim..

Herkesin bir hikayesi vardır elbet..benim hikayem ise; 30 yıllık ömrümde ve devamında, hiç durmadan, sonunu bir türlü bulamadığım bir sohbet. Tam bir müebbet muhabbet hesabı yani. Ve önemli olan da, kendi içimde, derinlerde bir yerlerde gerçeği biliyor olmamdır. Her an kafamda belli belirsiz düşüncelerin ne denli ciddi olabileceğini fark ettim edeli kendi kendimle sohbet etmeye başladım. Hem de olabildiğince sık ve alabildiğine uzun. Samimi ve dürüstçe bir sohbet bu. Ama dedim ya, konular ciddi. Bu beni muhtemelen deli ya da normal olmayan biri yapar..tıpkı diğer herkes, hepimiz gibi. Öyleyse yalnız değilimdir..biraz deli olmak gerekir bazen..biraz da çılgın! “Delilik, akıl sağlığı bozuk bir dünyaya ayak uydurabilmek için yapılmış akılcı bir hamledir” demişti çok sevdiğim bir yazar.. İster deli olun, ister çılgın ama önce kendinizi sevin! Gülümseyin, ne olursa olsun mutlu olmasını bilin. Unutmayın ki, hayatta sadece bir şansınız var. Kendime sürekli şu nu söylüyorum “Ben yaşıyorsam Dünya vardır, ben hayatta değilsem Dünya yoktur”..

Sevgilerimle...

Atiye xx..

0 yorum: