Mimarisine hayran kaldığım şehir; Barcelona..
Barcelona mimarisinin ünlü kahramanı; Antoni Gaudi..
Bana, ‘Barcelona seyahati nasıl geçti’ diye soranlara; ‘Mimarisine hayran kaldığım şehir’ demiştim. Çünkü, her
karenin başrolünde Gaudi vardı. Benim Barcelona serüvenim de bol Gaudi’liydi.
“ Bugün bir deliyi mi yoksa bir dahiyi mi mezun ediyoruz,
bilmiyorum. Bunu zaman gösterecek”
Gaudi,
mezun olduğu zaman ‘School of Architecture, Barcelona’ üniversitenin
rektörü ‘Elias Rogent (1821-1897)’, diplomasını
vermeden önce ona bu sözleri söylemişti. Yaşamış olduğu yüzyılda ‘geri kafalı’
olduğu, hatta tasarlamış olduğu projeleri için ‘modern ucubeler’ denilmişti.
Fakat ölümünden sonra, ‘Tanrı’nın Mimarı’ olarak adlandırılmıştı. Günümüzde
ise, onun eserleri her yıl milyonlarca ziyaretçi ağırlamaktadır.
Hadi
hep birlikte Antoni Gaudi’yi ve onun sıra dışı eserlerini tanıyalım..
Barcelonaya, yani Gaudi’nin Hayatına ve onun
‘Harikalar Diyarı’na yolculuk;
Antoni
Gaudi’nin Hayatı
Antoni Gaudi (tam adıyla Antoni Plàcid Guillem Gaudí i Cornet) 25
Haziran 1852 de Katalonya’nın Reus kentinde doğmuştur. Bir bakırcı ustasının
oğlu olduğu için, çocukluğunda demirci çırağı olarak çalışmıştır. Daha çok
evinin yakınlarında kaldığı için, doğada vakit geçiriyordu. Bu dönemlerde
doğayı incelemesi sayesinde en önemli iki yeteneğini de kazanmış olacaktı: ‘Doğanın gözlemi ve
analizi’.
Antoni
Gaudi.
Eğitim hayatına, 1869 yılında
Barcelona da, ‘School of Architecture, Barcelona’ üniversitesinde ‘mimarlık’ okumayı tercih ederek devam etmişti.
Askerlik hizmeti ve çeşitli nedenlerden dolayı mimarlık eğitimi sekiz yıl
sürmüştü. 1878’de eğitimini tamamladığı Barcelona kenti, Antoni için tüm
sanatsal etkinliklerinin merkezi haline gelmiş ve kişiliğinin gelişiminde büyük
yer tutmuştu.
Gaudi, 7 Temmuz 1926 yılında 74
yaşında bir trafik kazası sonucu hayatını kaybetmiş ve La Sagrada Familia’ya
gömülmüştür.
Antoni
Gaudi’nin Sanatı
Antoni, İspanya’da ‘Yeni Sanat’ (Art Nouveau) akımının öncüsü ve Barcelona’nın en ünlü mimari
eserlerinin tasarımcısı. Yani, Katalan modernizminin sahibi.
Yaşamış olduğu dönemde tasarlamış olduğu eserleri ile
anlaşılmamış olmasına rağmen, çağının çok ötesinde işler yapan usta bir
sanatçı.
Gaudi, o dönemde tanıştığı mimar ve
sanatçıların fikirlerinden fazlasıyla etkilenmişti. Özellikle, ‘Süsleme, mimarinin kaynağıdır’ diyen İngiliz
düşünür John Ruskin ile Fransız mimar Eugene Viollet-le-Duc’ın görüşlerinden
etkilendiği söylenmektedir. Bu da mimarlık hayatının gelişmesine neden olan
önemli etkenlerden biriydi. Gaudi, zamanla 19.YY’a ait olan baskın sanatsal
tarzların ötesine geçerek, özgün ve özgür tasarımları ile Katalan burjuvası
içinde aranılan bir sanatçı olmuştur.
Gaudi’nin ilk önemli eseri, 1883-1888
tarihleri arasında, Vicens ailesi için tasarlamış olduğu Barcelona’daki ‘Casa
Vicens’ isimli yazlık evdir. Daha sonra İspanya’lı Eusebi Güell ile bir tesadüf
sonucu tanışması, Gaudi’nin yeni eserlerini ortaya çıkarmasına imkan
sağlayarak, Barcelona’da ün ve prestij sahibi olmasına en büyük etkenlerden
biri olmuştur.
Antoni
Gaudi’nin Eserleri
Gaudi’nin tasarlamış olduğu tüm eserlerinde, çizgi
dışı bir tarz var. Kesinlikle düz çizgi kullanmıyordu.
Eserleri; Egzotik, fantastik ve Büyüleyici olduğu için, kendinizi ‘Alice Harikalar Diyarı’ndaymış gibi hissedebilirsiniz.
Gaudi, tüm yapılarında doğadan esinlenmiştir. Barcelona’daki
büyüleyici ve masalsı yapıların hepsinde onun sihirli dokunuşları var. Bence Gaudi, Barcelona’nın başına gelmiş en güzel
şey. Bu yüzdendir ki, Gaudi deyince Barcelona, Barcelona deyince Gaudi gelir
akıllara.. Gaudi, sadece evleri, müzeleri, kiliseleri
tasarlamakla kalmayıp, caddelerin kaldırım taşlarından , sokak lambalarına
kadar bu şehri kendine özgü sanat anlayışı ile nakış işlercesine işledi.
Antoni Gaudi’nin tamamı Barcelona’da olan sekiz
eseri UNESCO Dünya Mimari Listesi’nde yer almaktadır. Bunlar; La
Sagrada Familia’nın “İsa’nın Doğuşu” cephesi ile yeraltı türbesi, Park Güell,
Palau Güell, Casa Milà, Casa Vicesn, Casa Battlo ve Colonia Güell Türbesi.
LA SAGRADA FAMILIA
La Sagrada Familia
Gaudi’nin ‘Bitmeyen Kilisesi’ olarak adlandırılan La
Sagrada Familia (Kutsal Aile Bazilikası)..
La Sagrada Familia Kilisesi’nin yapımına 1882
yılında başlamış olan Gaudi, yaşamının son dönemine kadar bu katedrali
yaratmaya ayırmıştı. Gotik tarzdaki Kilisesini tasarlarken, başka bir iş
almayarak, tüm zamanını ve enerjisini bu eserine vermişti. Hatta mimari stüdyosunu
bile inşaata taşıyarak bir 20.Y.Y. katedrali yaratmayı arzulamıştı.
“Gaudi’nin dehasını yansıtan yapı 18 kuleden
oluşuyor. Kuleler, 12 havariyi, 4 incil yazarını, Hz. İsa’yı ve Hz. Meryem’i
temsil ediyor. Gaudi ise, sadece Hz. İsa’yı sembolize eden kuleyi
tamamlayabilmişti. Salvador Dali’nin ‘çok yaratıcı bir başağrısı’ olarak
tanımladığı La Sagrada Familia, Hristiyan inançlarının görsel bir temsilini
oluşturuyor. Yapının her bir ayrıntısı dini sembolizm açısından bir niteliği
ifade etmektedir”.
La Sagrada Familia’nın müzesinde bulunan maketi ve
kuleleri.
Yapımını üstlendiği bazilikayı 1926 yılına kadar
ilmek ilmek işlemişti. Kendisi de üzerinde kirli ve eski kıyafetlerle inşaatta
bir işçi olarak dolaşıyordu. Kilise’nin inşaatı devam ederken bir ara dışarıya
çıkıp, eserine uzaktan bakmak için yolun karşısındaki banka oturmuştu. Bu onun
eserine son bakışı olmuştu. Tekrar yolu geçmeye çalışırken, bir tranvayın
çarpması sonucu yere yığılmıştı. Hastaneye kaldırıldıktan bir kaç gün sonra
hayatını kaybederek, yapımı hala devam etmekte olan çok sevdiği eseri ‘bitmeyen
kilise’si, La Sagrada Familia’nın tam ortasına gömüldü.
Kilisenin Gaudi’nin ölümünün 100. yılına denk gelen
1926 yılında tamamlanması bekleniyor.
ESERİNE SON BAKIŞ
PARK GÜELL
Alice Harikalar Diyarı ve ben :)
Kendinizi
‘Alice Harikalar Diyarı’ ında
hissedeceğiniz fantastik eseri olan ‘Park Güell’, Gaudi’nin zengin hayal gücünü
ve dehasını yansıtmaktadır. Sanayici Eusebi Güell tarafından yaptırılmış olan
bu eserin projesi, başta konut olarak inşa edilmiş olup, daha sonra İngiliz
tarzı bir parka dönüştürülmüştür.
Park alanı içerisinde yer alan merdivenler ve süslü
şatolar Gaudi tarafından yapılmıştır. Görünümüyle harikalar diyarını yansıtan
park, Barcelona aristokrasisinin soyluğunu yansıtmaktadır. Park Guell, büyüleyici
binaları, farklı mozaik döşemeleri ve taş yapıları ile kendinizi adeta bambaşka
bir dünyada hissetmenize neden olmaktadır.
Gerçekten de Alice Harikalar Diyarı.
Muhteşem
taş sütunları düzensiz olup, garip bir şekilde doğallık hissi vermektedir.
Parkın içerisinde yer alan Ejderha Çeşmesi ise Guell’in en ilgi çekici
noktalarından birisidir. Ayrıca, park alanı içerisinde Gaudi’nin bir müzesi de
yer almaktadır.
Taş sütunların düzensizliği ve doğallığı.
Ejderha Çeşmesi’nin etrafını saran gösterişli
merdivenlerden aşağıya inildiğinde, seramik detaylarla süslenmiş olan iki tane
şato görünümlü ev bulunmaktadır. Park üzerinde yer alan terasta mozaik döşemeli
koltuklarda oturarak harika bir Barcelona manzarası seyredilmektedir.
Ejderha çeşmesinin etrafını saran muhteşem görünümlü merdivenler.
Park üzerindeki terastan Barcelona manzarası.
Hem Alice Harikalar Diyarı hem de Hansel ile
Gratel’in dünyasını andıran park, 1984 yılında UNESCO Dünya Mimari Listesi’ne
eklenmiştir.
CASA MILA
Casa Mila.
Casa Mila, Gaudi’nin La Sagrada Familia’dan sonra
Barcelonada’ki en çok ilgi gören eseri olup, 1906 ve 1910 yılları arasında inşa
edilmiş bir apartmandır.
Yapımı sırasında farklı tasarımı nedeniyle yerleşmiş
formlara uymadığı için ‘taş ocağı’ ismiyle anılmaktadır. Binanın renksiz
olmasının sebebi ise doğal taşlardan yapılmış olmasıdır.
Casa Mila’nın cephelerine baktığımız zaman, sanki
yamaca vuran deniz dalgaları görüntüsünü farketmemek mümkün değildir. Bu binada
en ilginç olan noktalardan biri ise turistlerin ziyaretine açık olan çatı
katıdır. Bu terasta, spiral heykeller ve savaş başlıkları takmış bilimkurgu
askerlerini andıran yapılar yer alnmaktadır.
CASA BATLLO
Casa Batllo.
Casa Batllo binasında Gaudi’nin yine doğadan
esinlendiğini görebiliyoruz..
Batllo binasının yerinde bulunan binayı satın alan
Batllo ailesi, binanın yeniden tasarlanması için Gaudi ile anlaşırlar. 1906
yılında binanın yapımı tamamlandığında, tıpkı peri masallarındaki evleri
andıran bir yapı ortaya çıkmıştır.
Batllo ailesi ne kadar şanslıymış.. Böyle bir yerde
yaşamak heyecan verici olmalı..
Katalan Mimarı olan Gaudi, eserlerinde düz çizgiler
kullanmayan bir dahi idi. Ve bu tarzını da Casa Batllo binasında da fazlasıyla
konuşturmuştu. Görünümü nedeniyle ‘kemik ev’ olarak da bilinen binanın dış
cephesi cumba balkonları ile muhteşem bir şekilde mozaiklerle süslenmiş.
Binanın içerisinden bahsedecek olursam, dalgalı merdivenleri, oval ve şekilsiz
pencereleri, ahşaptan yapılan kapıları ve şöminesi ile tam bir masal evi olan
bu bina turistler tarafından büyük ilgi görmektedir.
Bir sonraki yazımda görüşmek dileği ile,
Sevgiyle kalın,
Atiye Bıçak
Kaynakça:
0 yorum: