Mevsimlerden Sonbahar, aylardan Eylül..

01:00 Unknown 0 Comments


Mevsim ‘Son’ Bahar..

“Çiçekli badem ağaçlarını unut!

  Değmez..

  Bu bahiste,

  Geri gelmesi mümkün olmayan hatırlanmamalı.

  Islak saçlarını güneşte kurut,

  Olgun meyvelerin baygınlığıyla parıldasın,

  Nemli, ağır kızıltılar..

  Sevgilim, sevgilim,

  Mevsim;

  ‘Son’ Bahar”
   ...  

Yine mevsimlerden sonbahar, aylardan Eylül. Ve, her sonbahar gelişi pişmanlığı hatırlatır bana..

Mevsim, sonbahara kapıyı aralamış. Yani, hüzün mevsimine, hazan mevsimine..

Yapraklar, kaybolup giden mutluluklar gibi yine sararıp, dökülecekler. Hele bir de dertliyseniz, yavaş yavaş ve sessizce işleyecek içinize acılar..

İnsan, mutlu olmayı beklerken, duyguları mevsimler gibi değişiyor. En çok da insanlara sonbaharı yakıştırıyorum; Sanki, bir insanın yıkılışı, uçurumdan aşağıya sürüklenişi gibi. Tıpkı yaprağın dalından ayrılması misali. Gökyüzü bile renk değiştirir böyle zamanlarda, ve bulutların ağlayışı; Mutlulukların hoyrat nehirlere akıp gitmesini temsil ediyor..

Üzülüş ve pişmanlık vardır sonbaharda; Aşka, ayrılığa, şanssızlığa ve kadere!!

Yine de bana sorarsanız, sonbahar her ne kadar kafası karışık olsa da mevsimlerin en karakterlisidir. ‘Ben böyleyim arkadaş’, ‘Siz bilirsiniz?’ diyor..

Benden bir çok şeyi alıp gitmiş olsa bile, yine de sonbaharı seviyorum. Etrafımda olup bitenlere bakıyorum ve doğanın nasıl renk değiştirdiğini görüyorum.. Sonra aklıma şu sorular takılıyor;

‘Kaç sonbaharım kaldı acaba?’

‘Ya da en son ne zaman sonbaharı dilediğim gibi yaşadım?’

Sen de bunlara benzer sorular sordun mu hiç kendine? Sormuşsan eğer, kendine olan dürüstlüğünü kaybetmemişsin demektir..

Ve şöyle bir düşünce daha takılıdı şimdi aklıma;

Belki de, bir çoğumuz uzun zamandır sonbaharı dilediğimiz gibi yaşayamadık. Yani ‘hayatı’! Ertelemiş de olabiliriz, ‘bir sonraki sefere’ diyerek. Arkadaş, zaten hep erteliyoruz hayatımızı, neden ertelediğimizi bilmeden. Daha kötüsü ise, ertelemenin aptalca olduğunu biliyor olmamız ama yine de ertelemeye devam etmemiz. Ertelediğimiz şeyleri zaman bize getirecek düşüncesine kapılmak? Hayır arkadaş! Zaman sana ertelediklerini hiçbir zaman tekrar sunmayacak. Bunu böyle bilmelisin..

Sonra ne mi olacak? Pişmanlık, bedenini yakacak ve yüreğin her sonbahar acıyacak..

Sonbahar; Hüzün mevsimi..

Kaybettiklerimiz, unuttuklarımız ya da unutamadıklarımız, yapıp da pişman olduklarımız ve yapamadıklarımız. Tüm bunlardan geriye kalan büyük bir hüzün..

Şimdi sonbaharın rengi büyütüyor içindeki hüznü. Hatta, geçmişte yaşadıklarınla ilgili sorular diziliyor düşüncelerine. Ve kendinle yüzleştiğini görüyorsun..

Ben de öyle yapıyorum. İçimde tuhaf bir hüzünle, her sonbahar kendimle hesaplaşıyorum. Nasıl ki, doğanın rengi değişiyor bu mevsimde, ben de rengimi değiştiriyorum. Yapraklarım dökülüyor ama yenileniyorum. Dedim ya; ‘her şeye rağmen, seviyorum sonbaharı’...

Yazıma, Nazım Hikmet Ran’ a ait ‘Mevsim Sonbahar’ adlı şiir ile başlamıştım. Attila İlhan’a ait sözlerle bitireyim;

“Dikenin kalbime battığı bir sonbahar günüdür,

  Sen elini bulutların içinde gezdirirsin, bulutlar senin gözlerinin üstünde yürürler,

  Oysa ben akşam olmuşum, yapraklarım dökülüyor usul usul, adım sonbahar..

  Onu neden sevdiğimi bir türlü anlamıyorum. Ağzı temmuz sıcağı, bakışları sonbahar,

  Kül mavinin yanına sarı gelirse sonbahar, sen benim yanıma gelirsen kıyamet olur”

...


Güzel ‘Son’ baharlarınız olsun...


Atiye BIÇAK.



You Might Also Like

0 yorum: