Tatil Çantamda Neler Var?
15:54
Unknown
0 Comments
15:54 Unknown 0 Comments
Gerçekleşemeyen Alevkayası Maceram..
01:57
Unknown
0 Comments
01:57 Unknown 0 Comments
Karmi Köyü'nü Keşfedelim mi?
07:57
Unknown
0 Comments
07:57 Unknown 0 Comments
Kuzey Kıbrıs’ın saklı cenneti Karmi / Karaman
05:04
Unknown
0 Comments
05:04 Unknown 0 Comments
Sanırım Kıbrıs bir cennet diye boşuna söylemiyorum..
Ve Karmi de bu cennetin en güzel yerlerinden biri..
Hadi hep birlikte Karmi’yi keşfedelim..
Karmi Köyü, 1878-1960 yılları arasında İngilizler
tarafından kurulmuştur..
Eski bir Lüzinyan köyü olan Karmi, Karaman adı ile
de biliniyor ve burada yaşayanların çoğu İngiliz olsa da, bu köyde Almanlar,
İtalyanlar, Hollandalılar ve Fransızlar da yaşamakta..
Karmi köyü, attığınız her adımda huzuru
hissedebileceğiniz ve doğanın tüm kokularını içinizde duyabileceğiniz, Girne
dağlarının arasında gizlenmiş, muhteşem bir manzaraya sahip olan İngiliz köyüdür..
Karmi Köyünden Girne manzarası
Daracık sokakları, yamaçlar üzerinde
konumlandırılmış otantik evleri, sakin ve huzurlu sokakları ve bu sokaklardan
karşınıza çıkan sürpriz güzelliklerle dolu gizli bahçeleri ile, kendinizi
sihirli bir kapıdan içeriye girmiş gibi hissedebilirsiniz..
Benim en sevdiğim ve adına ‘basamaklı sokak’ dediğim lavanta kokulu
sokağı..
İnişli çıkışlı, kıvrım kıvrım sokaklar var
bu köyde. Dar ama bir o kadar da sevimliler..
Köyün daracık ve
yeşilliklerle dolu sokaklarının etrafındaki villaların hepsinin isimleri var.
Bu isimler, yapıldığı yıllarla birlikte sanat eseri olan tabelalara yazılarak
evlerin girişlerine yazılmıştır..
Tabela detayı..
Köyün
tam orta yerinde eski bir kilise de var. Ziyaret etmenizi tavsiye ederim,
içerisinde yapıldığı yıllara ait antikalar halen mevcut...
Köyün merkezinde bulunan Virgin Mary (Bakire Meryem) Kilisesi
Bu sokakta ise, Karmi de
dolaşırken nefeslenmek isterseniz isimleri Cafe Bar Spot, Levant Restorant ve
Cafe Corner olan 3 mekan bulunmaktadır..
Eğer Kuzey Kıbrıs’a
gelirseniz, Karmi'ye mutlaka uğrayın, size pozitif enerji verecektir :)
Sevgiyle
kalın...
Mimarisine hayran kaldığım şehir; Barcelona..
05:51
Unknown
0 Comments
05:51 Unknown 0 Comments
Barcelona mimarisinin ünlü kahramanı; Antoni Gaudi..
Bana, ‘Barcelona seyahati nasıl geçti’ diye soranlara; ‘Mimarisine hayran kaldığım şehir’ demiştim. Çünkü, her
karenin başrolünde Gaudi vardı. Benim Barcelona serüvenim de bol Gaudi’liydi.
“ Bugün bir deliyi mi yoksa bir dahiyi mi mezun ediyoruz,
bilmiyorum. Bunu zaman gösterecek”
Gaudi,
mezun olduğu zaman ‘School of Architecture, Barcelona’ üniversitenin
rektörü ‘Elias Rogent (1821-1897)’, diplomasını
vermeden önce ona bu sözleri söylemişti. Yaşamış olduğu yüzyılda ‘geri kafalı’
olduğu, hatta tasarlamış olduğu projeleri için ‘modern ucubeler’ denilmişti.
Fakat ölümünden sonra, ‘Tanrı’nın Mimarı’ olarak adlandırılmıştı. Günümüzde
ise, onun eserleri her yıl milyonlarca ziyaretçi ağırlamaktadır.
Hadi
hep birlikte Antoni Gaudi’yi ve onun sıra dışı eserlerini tanıyalım..
Barcelonaya, yani Gaudi’nin Hayatına ve onun
‘Harikalar Diyarı’na yolculuk;
Antoni
Gaudi’nin Hayatı
Antoni Gaudi (tam adıyla Antoni Plàcid Guillem Gaudí i Cornet) 25
Haziran 1852 de Katalonya’nın Reus kentinde doğmuştur. Bir bakırcı ustasının
oğlu olduğu için, çocukluğunda demirci çırağı olarak çalışmıştır. Daha çok
evinin yakınlarında kaldığı için, doğada vakit geçiriyordu. Bu dönemlerde
doğayı incelemesi sayesinde en önemli iki yeteneğini de kazanmış olacaktı: ‘Doğanın gözlemi ve
analizi’.
Antoni
Gaudi.
Eğitim hayatına, 1869 yılında
Barcelona da, ‘School of Architecture, Barcelona’ üniversitesinde ‘mimarlık’ okumayı tercih ederek devam etmişti.
Askerlik hizmeti ve çeşitli nedenlerden dolayı mimarlık eğitimi sekiz yıl
sürmüştü. 1878’de eğitimini tamamladığı Barcelona kenti, Antoni için tüm
sanatsal etkinliklerinin merkezi haline gelmiş ve kişiliğinin gelişiminde büyük
yer tutmuştu.
Gaudi, 7 Temmuz 1926 yılında 74
yaşında bir trafik kazası sonucu hayatını kaybetmiş ve La Sagrada Familia’ya
gömülmüştür.
Antoni
Gaudi’nin Sanatı
Antoni, İspanya’da ‘Yeni Sanat’ (Art Nouveau) akımının öncüsü ve Barcelona’nın en ünlü mimari
eserlerinin tasarımcısı. Yani, Katalan modernizminin sahibi.
Yaşamış olduğu dönemde tasarlamış olduğu eserleri ile
anlaşılmamış olmasına rağmen, çağının çok ötesinde işler yapan usta bir
sanatçı.
Gaudi, o dönemde tanıştığı mimar ve
sanatçıların fikirlerinden fazlasıyla etkilenmişti. Özellikle, ‘Süsleme, mimarinin kaynağıdır’ diyen İngiliz
düşünür John Ruskin ile Fransız mimar Eugene Viollet-le-Duc’ın görüşlerinden
etkilendiği söylenmektedir. Bu da mimarlık hayatının gelişmesine neden olan
önemli etkenlerden biriydi. Gaudi, zamanla 19.YY’a ait olan baskın sanatsal
tarzların ötesine geçerek, özgün ve özgür tasarımları ile Katalan burjuvası
içinde aranılan bir sanatçı olmuştur.
Gaudi’nin ilk önemli eseri, 1883-1888
tarihleri arasında, Vicens ailesi için tasarlamış olduğu Barcelona’daki ‘Casa
Vicens’ isimli yazlık evdir. Daha sonra İspanya’lı Eusebi Güell ile bir tesadüf
sonucu tanışması, Gaudi’nin yeni eserlerini ortaya çıkarmasına imkan
sağlayarak, Barcelona’da ün ve prestij sahibi olmasına en büyük etkenlerden
biri olmuştur.
Antoni
Gaudi’nin Eserleri
Gaudi’nin tasarlamış olduğu tüm eserlerinde, çizgi
dışı bir tarz var. Kesinlikle düz çizgi kullanmıyordu.
Eserleri; Egzotik, fantastik ve Büyüleyici olduğu için, kendinizi ‘Alice Harikalar Diyarı’ndaymış gibi hissedebilirsiniz.
Gaudi, tüm yapılarında doğadan esinlenmiştir. Barcelona’daki
büyüleyici ve masalsı yapıların hepsinde onun sihirli dokunuşları var. Bence Gaudi, Barcelona’nın başına gelmiş en güzel
şey. Bu yüzdendir ki, Gaudi deyince Barcelona, Barcelona deyince Gaudi gelir
akıllara.. Gaudi, sadece evleri, müzeleri, kiliseleri
tasarlamakla kalmayıp, caddelerin kaldırım taşlarından , sokak lambalarına
kadar bu şehri kendine özgü sanat anlayışı ile nakış işlercesine işledi.
Antoni Gaudi’nin tamamı Barcelona’da olan sekiz
eseri UNESCO Dünya Mimari Listesi’nde yer almaktadır. Bunlar; La
Sagrada Familia’nın “İsa’nın Doğuşu” cephesi ile yeraltı türbesi, Park Güell,
Palau Güell, Casa Milà, Casa Vicesn, Casa Battlo ve Colonia Güell Türbesi.
LA SAGRADA FAMILIA
La Sagrada Familia
Gaudi’nin ‘Bitmeyen Kilisesi’ olarak adlandırılan La
Sagrada Familia (Kutsal Aile Bazilikası)..
La Sagrada Familia Kilisesi’nin yapımına 1882
yılında başlamış olan Gaudi, yaşamının son dönemine kadar bu katedrali
yaratmaya ayırmıştı. Gotik tarzdaki Kilisesini tasarlarken, başka bir iş
almayarak, tüm zamanını ve enerjisini bu eserine vermişti. Hatta mimari stüdyosunu
bile inşaata taşıyarak bir 20.Y.Y. katedrali yaratmayı arzulamıştı.
“Gaudi’nin dehasını yansıtan yapı 18 kuleden
oluşuyor. Kuleler, 12 havariyi, 4 incil yazarını, Hz. İsa’yı ve Hz. Meryem’i
temsil ediyor. Gaudi ise, sadece Hz. İsa’yı sembolize eden kuleyi
tamamlayabilmişti. Salvador Dali’nin ‘çok yaratıcı bir başağrısı’ olarak
tanımladığı La Sagrada Familia, Hristiyan inançlarının görsel bir temsilini
oluşturuyor. Yapının her bir ayrıntısı dini sembolizm açısından bir niteliği
ifade etmektedir”.
La Sagrada Familia’nın müzesinde bulunan maketi ve
kuleleri.
Yapımını üstlendiği bazilikayı 1926 yılına kadar
ilmek ilmek işlemişti. Kendisi de üzerinde kirli ve eski kıyafetlerle inşaatta
bir işçi olarak dolaşıyordu. Kilise’nin inşaatı devam ederken bir ara dışarıya
çıkıp, eserine uzaktan bakmak için yolun karşısındaki banka oturmuştu. Bu onun
eserine son bakışı olmuştu. Tekrar yolu geçmeye çalışırken, bir tranvayın
çarpması sonucu yere yığılmıştı. Hastaneye kaldırıldıktan bir kaç gün sonra
hayatını kaybederek, yapımı hala devam etmekte olan çok sevdiği eseri ‘bitmeyen
kilise’si, La Sagrada Familia’nın tam ortasına gömüldü.
Kilisenin Gaudi’nin ölümünün 100. yılına denk gelen
1926 yılında tamamlanması bekleniyor.
ESERİNE SON BAKIŞ
PARK GÜELL
Alice Harikalar Diyarı ve ben :)
Kendinizi
‘Alice Harikalar Diyarı’ ında
hissedeceğiniz fantastik eseri olan ‘Park Güell’, Gaudi’nin zengin hayal gücünü
ve dehasını yansıtmaktadır. Sanayici Eusebi Güell tarafından yaptırılmış olan
bu eserin projesi, başta konut olarak inşa edilmiş olup, daha sonra İngiliz
tarzı bir parka dönüştürülmüştür.
Park alanı içerisinde yer alan merdivenler ve süslü
şatolar Gaudi tarafından yapılmıştır. Görünümüyle harikalar diyarını yansıtan
park, Barcelona aristokrasisinin soyluğunu yansıtmaktadır. Park Guell, büyüleyici
binaları, farklı mozaik döşemeleri ve taş yapıları ile kendinizi adeta bambaşka
bir dünyada hissetmenize neden olmaktadır.
Gerçekten de Alice Harikalar Diyarı.
Muhteşem
taş sütunları düzensiz olup, garip bir şekilde doğallık hissi vermektedir.
Parkın içerisinde yer alan Ejderha Çeşmesi ise Guell’in en ilgi çekici
noktalarından birisidir. Ayrıca, park alanı içerisinde Gaudi’nin bir müzesi de
yer almaktadır.
Taş sütunların düzensizliği ve doğallığı.
Ejderha Çeşmesi’nin etrafını saran gösterişli
merdivenlerden aşağıya inildiğinde, seramik detaylarla süslenmiş olan iki tane
şato görünümlü ev bulunmaktadır. Park üzerinde yer alan terasta mozaik döşemeli
koltuklarda oturarak harika bir Barcelona manzarası seyredilmektedir.
Ejderha çeşmesinin etrafını saran muhteşem görünümlü merdivenler.
Park üzerindeki terastan Barcelona manzarası.
Hem Alice Harikalar Diyarı hem de Hansel ile
Gratel’in dünyasını andıran park, 1984 yılında UNESCO Dünya Mimari Listesi’ne
eklenmiştir.
CASA MILA
Casa Mila.
Casa Mila, Gaudi’nin La Sagrada Familia’dan sonra
Barcelonada’ki en çok ilgi gören eseri olup, 1906 ve 1910 yılları arasında inşa
edilmiş bir apartmandır.
Yapımı sırasında farklı tasarımı nedeniyle yerleşmiş
formlara uymadığı için ‘taş ocağı’ ismiyle anılmaktadır. Binanın renksiz
olmasının sebebi ise doğal taşlardan yapılmış olmasıdır.
Casa Mila’nın cephelerine baktığımız zaman, sanki
yamaca vuran deniz dalgaları görüntüsünü farketmemek mümkün değildir. Bu binada
en ilginç olan noktalardan biri ise turistlerin ziyaretine açık olan çatı
katıdır. Bu terasta, spiral heykeller ve savaş başlıkları takmış bilimkurgu
askerlerini andıran yapılar yer alnmaktadır.
CASA BATLLO
Casa Batllo.
Casa Batllo binasında Gaudi’nin yine doğadan
esinlendiğini görebiliyoruz..
Batllo binasının yerinde bulunan binayı satın alan
Batllo ailesi, binanın yeniden tasarlanması için Gaudi ile anlaşırlar. 1906
yılında binanın yapımı tamamlandığında, tıpkı peri masallarındaki evleri
andıran bir yapı ortaya çıkmıştır.
Batllo ailesi ne kadar şanslıymış.. Böyle bir yerde
yaşamak heyecan verici olmalı..
Katalan Mimarı olan Gaudi, eserlerinde düz çizgiler
kullanmayan bir dahi idi. Ve bu tarzını da Casa Batllo binasında da fazlasıyla
konuşturmuştu. Görünümü nedeniyle ‘kemik ev’ olarak da bilinen binanın dış
cephesi cumba balkonları ile muhteşem bir şekilde mozaiklerle süslenmiş.
Binanın içerisinden bahsedecek olursam, dalgalı merdivenleri, oval ve şekilsiz
pencereleri, ahşaptan yapılan kapıları ve şöminesi ile tam bir masal evi olan
bu bina turistler tarafından büyük ilgi görmektedir.
Bir sonraki yazımda görüşmek dileği ile,
Sevgiyle kalın,
Atiye Bıçak
Kaynakça:
Abant Gölü; Tam bir doğa mucizesi..
08:00
Unknown
0 Comments
08:00 Unknown 0 Comments
Bana 'Abant Gölü' nasıl bir yer diye sorsanız; Tek bir cümle ile ‘Tam bir doğa mucizesi’ derim..
Abant Gölü, görmeyi çok istediğim yerlerdendi. Abant’ı ilk kez, kısa bir süre önce Ankara’dan bir arkadaşımın tavsiyesi üzerine duydum. ‘Bir sonraki gelişimde mutlaka burayı görmeliyim’ demiştim. İnternetten resimlerine bakıp, hakkında detaylı bilgilere ve muhteşem doğa görüntülerine şahit olduktan sonra, burayı görme isteğim daha da artmıştı..
Hadi hep birlikte Abant Gölü’nü tanıyalım..
Abant Gölü
Doğanın bir mücizesi olan bu göl, yeraltında meydana gelen tektonik çöküntüler sonucunda, büyük taş blokların vadiyi doldurması ile oluşmuş. Bolu ilinin yaklaşık olarak 33-35 km. güneybatı kısmında yer alan Abant Gölü, Abant ve Keremali dağlarının üzerinde bulunmaktadır. Abant Gölü, çok fazla büyük bir göl olmamasına rağmen, ülkenin en güzel göllerindendir. İstanbul ile Ankara arasında yer alan Abant, özellikle bu illerden yılın her mevsimi pek çok turist akınına uğramaktadır..
Abant Gölü’nün Özellikleri
Bu güzel gölümüz, Abant dağları üzerinde arazi kaymaları ile oluşmuş olup, deniz seviyesinden yaklaşık olarak 1328 metre yüksekliktedir. Gölün çevresinde, yüksekliği 1400-1700 metre aralığında değişen tepeler yer almaktadır. Derinliği, yer yer değişmekte ve en derin yerinin derinliği 17-18 metre civarındadır. Gölün etrafı ise yaklaşık olarak 7 km’dir.
Abant Gölü’nün Tarih
Abant’ın tarihi Bolu ilinin gelişimi ile birlikte başlamıştır. Bu bölgede herhangi bir tarihi kalıntıya rastlanmasa da, gölün bulunduğu alanda yapılan araştırmalara göre bölgedeki ilk halk Hititlerdi. Daha sonra ise, tarih içerisinde hemen hemen tüm uygarlıkların yaşam alanına girmiş olan Abant Gölü ve çevresine Lidyalılardan Perslere kadar pek çok uygarlık hakim olmuştu. Son olarak ise, Osmanlı İmparatorluğu bölgede hüküm sürmüştü. Hakkında türlü efsanelerin ve söylentinin olduğu Abant Gölü ve çevresindeki ormanlık arazi 1988 yılında Milli Parklar kapsamına alınarak, şimdiki adı olan; “Abant Gölü Tabiat Parkı” olarak korunmaya devam etmektedir.
Ve benim, Abant Gölü Tabiat Parkı ile ilk tanışmam, 2018 yılının Ocak ayında, karların her yeri kapladığı ve yağmurun beni bambaşka bir dünyaya alıp götürürken yağması ile olmuştu. Bu mevsimde, havanın çok soğuk olmasına rağmen, doğanın insana hissetirdiği huzur paha biçilemezdi..
Gölün çevresinde faytonla, bisikletle ya da yürüyerek dolaşılabilir. Kış aylarında ise karlarla kaplı olduğu için kızakla da gezilebilir, hatta kayak bile yapılıyor. Karın her tarafı kapladığı zamanlarda ise, gölün üzerinde de geziliyor. Yani burası her mevsim ayrı bir güzelliğe sahiptir. Mükemmel doğa manzarası ile buraya gelenleri adeta büyülemektedir.
Abant Gölü’nün etrafında konaklamak için oteller ve bir çok restorant da bulunmaktadır. Aynı zamanda çevresinde dinlenme tesisleri, kamp yapma alanları, spor aktiviteleri ve piknik yapmak için özel bölgeler de olduğu için burası tamamen bambaşka bir dünyada hissetmenizi sağlayacaktır.
Abant Gölü'nde Konaklama
Abant’da bir haftasonu geçirmek isterseniz, bölgede bulunan konaklama tesislerinin isimlerini aşağıda sizlere yazıyorum;
1. Büyük Abant,
2. Abant Palace ve
3. Abant Köşkü.
Bu otellerin üçü de gölün etrafında olup, dağ ve göl manzarasına sahiptirler.
Abant Gölü Tabiat Parkı’nda bir de ‘Abant Tabiat Müzesi’ bulunmaktadır. Müzede, doğal şartlarla hayatını kaybetmiş hayvanlar sergilenmektedir.
Haritada Abant Gölü
Abant Gölü’ne Ulaşım
Bolu iline bağlı olan Abant, şehir merkezine 40 km uzaklıktadır. Abant Gölü ve çevresi, milli parklar statüsünde koruma altında olduğundan dolayı, etrafında veya içerisinde pek fazla yol çalışması yapılmasına izin verilmiyor. Buranın en güzel yanı ise, Ankara-İstanbul karayoluna yakın olması nedeni ile, ulaşım alternatifini de artırıyor.
Abant’a nasıl gidilir sorusuna bir kaç farklı şekilde cevap verebilirim.
1. Uzak şehirlerden geliyorsanız, en yakın havalimanını tercih edebilirsiniz,
2. Bolu il merkezinden minibüsle, taksiyle ya da araba kiralayarak gidebilirsiniz,
3. Bolu’ya sefer yapan otobüs seferleri ile gidebilirsiniz,
4.Kendi aracınızla gidiyorsanız, E-5, TEM Ankara-Bursa, Afyon-Antalya gibi yolları kullanabilirsiniz,
5.Ankara-İstanbul yolundan ise, yaklaşık 3 saatlik bir yolculuk sonunda Abant’a ulaşmış oluyorsunuz.
...
Hadi şimdi de daha önce sizlere bahsetmiş olduğum o güzel efsaneye gelelim
Abant Gölü Efsanesi
Abant’ın tarihi içinde türlü efsaneler varmış. Bir rivayete göre ‘Alaboyun’ Abant Gölü civarında yaşarmış ve yılda iki üç kez şu an otellerin bulunduğu bölgelere inermiş. Alaboyun simsiyahmış ve boynunda gerdanlık gibi bir alaca lekesi olduğundan ona ‘Alaboyun’ derlermiş.
Efsaneye göre;
“Bir zamanlar buradaki kilisede yaşayan iki papaz kutsal öküzleri ile şu an gölün bulunduğu yeri sürüp burada yaşayan köylüleri bu tarlanın ürünleriyle beslerlermiş. Öküzün boyunluğu ve sabanı altındanmış. Bu yüzden alınan ürün de o kadar çok ve kıymetli olurmuş.
Aradan uzun bir zaman geçmiş ve kutsal öküz ölmüş. Etraftaki tüm köylüler yasa boğulmuş. Rahipler tarlayı süremez olmuşlar. Tarlanın her yanı taş olmuş. Açlık ve kıtlık başlamış. Artık köylü açlıktan dayanamaz hale gelmiş ve kiliseye saldırmaya gelmişler. Tam o anda taş kesen tarla birden alev püskürmeye başlamış ve tarlanın bulunduğu yerde kocaman bir delik açılmış. Köylüler o kadar korkmuşlar ki, hemen orayı terk edip gitmişler. Keşişler bu işin sırrını anlamışlar. Toprağın gazaba geldiğini bu yüzden bunların olduğunu düşünmüşler ve bir akşamüstü ilahiler okuyarak altın sabanı ve boyunluğu ateş püsküren toprağın bağrından içeri atmışlar. Birden gökyüzü açılmış, akşam olup kararan hava gün gibi aydınlanmış, hava tekrar ısınmış, çiçekler açmış, kuşlar cıvıldamaya başlamış ve alev püsküren delik sakinleşmiş ve deliğin içinden sular fışkırmaya başlamış. Tam bu sırada ‘Alaboyun’da ormana dalmış. O günden sonra o taş tarlanın yerinde bugün balıkların yüzdüğü, etrafında faytonla, bisikletle ya da yürüyerek gezdiğimiz, sazlıkların ve nilüferlerin süslediği Abant Gölü oluşmuş”
...
Abant Gölü’nü daha yakından görmek ve keşfetmek isterseniz, burası haftasonu için tam kafa dinlemelik bir cennet. Kendini bambaşka bir dünyada ve doğa ile içiçe olabileceğin huzur kokan bir ada
...
Ben hayran kaldım
Burayı bir de sonbaharda görmek isterim
...
Sevgiyle kalın
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
About Author
Follow Me
Popular Posts
- Her son, yeni bir başlangıçtır...
- Bazen de 'Bırakmak' gerekir ipin ucunu...
- Hayatınızdan bir takım 'Çöpleri' çıkarın...
- Kendi hayatının ustası olabilmek...
- Kurnaz Tilki ve Nankör İnsan..
- Bazen 'nokta' koyup. 'Büyük' harfle başlamak gerekir hayata...
- Mevsimlerden Sonbahar, aylardan Eylül..
- Abant Gölü; Tam bir doğa mucizesi..
- Hayat; 'Puzzle' yapmaya benzer...
- Kuzey Kıbrıs’ın saklı cenneti Karmi / Karaman
Latest Post
Blogger tarafından desteklenmektedir.
Hakkımda
LATEST POSTS
-
Sabah dışarıdan gelen kuş sesleri ile uyanıyorsanız ve güneş odanızı albenili bir şekilde aydınlatıyorsa ilkbahar gelmiş demektir.. Nas...
-
Düşünüyorum da, acaba neydi gerçekte yanlış olan? Gittiğimiz yol muydu, yoksa o yolda karşılaştığımız insanlar mıydı yanlış olan?? Yanlış...
-
Can Yücel demiş ki; “Değerinizi bilmeyen insanları hayatınızdan çıkarın”! ‘Sanırım mutlu olmanız için, yapmanız gereken en güzel şey’ diy...
-
Hayat nedir sizce? Ya da yaşamak? Biraz hüzün, biraz acı ile yoğrulup önümüze konulan ve adına “yaşam” deyip, yaşamak zorunda olduğumuz b...
-
Bir nanköre sormuşlar; ‘Ne yaptı da dostuna kırıldın?’ - ‘Her dediğimi yaptı, birini yapmadı’ demiş ... Uzun bir aradan sonra tekra...
-
“Nasreddin Hoca’nın hikayesinde olduğu gibi; O su dolu kovayı ne kadar çekmek istersek isteyelim, bazen bir türlü beceremeyiz. Hatta amac...
-
Mevsim ‘Son’ Bahar.. “Çiçekli badem ağaçlarını unut! Değmez.. Bu bahiste, Geri gelmesi mümkün olmayan hatırlanmamalı. I...
-
Bana 'Abant Gölü' nasıl bir yer diye sorsanız; Tek bir cümle ile ‘Tam bir doğa mucizesi’ derim.. Abant Gölü, görmeyi çok i...
-
Çocukluğumu hatırladım da; Sevdiğim oyunlar arasında ‘puzzle’ yapmak vardı. Tabi o zamanlar hayatın da bir ‘yap boz’ olduğunu bilmezdim. ...
-
Sanırım Kıbrıs bir cennet diye boşuna söylemiyorum.. Ve Karmi de bu cennetin en güzel yerlerinden biri.. Hadi hep birlikte Karm...
1 yorum: