Bazen de 'Bırakmak' gerekir ipin ucunu...

10:00 Unknown 0 Comments


Düşünüyorum da, acaba neydi gerçekte yanlış olan? Gittiğimiz yol muydu, yoksa o yolda karşılaştığımız insanlar mıydı yanlış olan?? Yanlış ne kadar yanlıştı, ya da ‘doğru’ diye bir şey var mıydı? Sanırım, çok doğru bir cümle ile başlamadım yazıma. Ama yolun başında olduğu gibi, bazen bilemeyiz ki neyin yanlış, neyin doğru olduğunu..

Bir kaç hafta önce instagram hesabıma, blog konusu için gelen yorumlar ve mesajlar arasında; “Var olan ama aslında olmayandan vazgeçmek”, “Zorluklara karşı dik durmak”, “İnsan hayatındaki takıntılar”, “Sürekli olarak bir şeyleri elde etme isteği”, “İntikam”, “İnsanların egolarına yenilmesi” gibi konular vardı. Bir de bu yorumlar arasında; “Gerçek hayatta imkansız diye bir şey var mı?” diyen olmuştu. Bu konuya, bir blog yazımda mutlaka yer vereceğim deyip, bu haftaki yazıma devam edeyim izninizle..

Tüm o yazdığınız yorumlarınıza karşılık olarak ben ‘Bırakın’ diyorum. Evet, bırakın!

Bir şeyin olmasını çok isteriz ya hani. Aslında tamamen iyi niyetliyizdir. İyilik olsun isteriz, güzel ilişkilerimiz olsun, sevelim, sevilelim isteriz. İlgi görelim ve ilgilenelim, önemsediğimiz kadar önemsenelim, hatırladığımız kadar hatırlanalım isteriz. Ve belki de, bunların olmaması için hiç bir sebep yoktur. Ama yine de olmaz...

Hep şarkı sözlerinden gidiyor diyeceksiniz ama, ‘sevelim, sevilelim’ deyince, yine bir ezgi çaldı kulağıma:

Zülfü Livaneli;

“Dünyayı güzellik kurtaracak”, 
“Bir insanı sevmekle başlayacak herşey” diyordu..

Ve ne güzel bir mısraydı. Birbirinden farklı iki cümle ama birbiriyle de bir o kadar uyumlu. Bu iki ayrı cümleye bakacak olursak;

‘Dünyayı güzellik kurtaracak’ diyen Dostoyevski ve ‘Bir insanı sevmekle başlar herşey’ diyen Sait Faik’in sözlerini birleştirip, sanki bir şeyleri anımsatmak istiyordu bizlere. Duyguları ortak bir noktada buluşturmayı başarmıştı sanatçı. Sanatçıya göre, bir insanı sevmekle başlayabilirdi herşey..

Evet, diğer herşeyi bir kenara bırakıp, belki de sadece severek ve sevilerek devam etmeliydik yolumuza. Seçtiğimiz yol; İster ‘Yanlış’ olsun, İster ‘Doğru’ ...

Hayatımızda, kaçmasın diye sıkı sıkı tuttuğumuz ve asıldığımız ipler vardır. Tuttuğumuz her ne ise, bizi sadece tuttuğumuz şeye bağlayan ve bırakamadığımız, hatta kendimize doğru çektikçe, yıpranarak düğümlere dönüşen ipler! İşte, böyle zamanlarda belki de daha çok yıpranmaması için bırakmak gerekir..

Arda Erel’in dediği gibi;

“Bırak dünün senden götürdüklerini, sana kazandırdıklarını düşün. Giden gitti çoktan ama kazandırdıkları, sana kattıkları hala seninle, yanıbaşında. Bırak kimin sana ihanet ettiğini, nasıl ettiğini, niye ettiğini. Herkesi anlayamazsın. Yapmak istemiştir, yapmıştır. Yorma olayları, insanları. Çözdüm derken, bambaşka biri çıkar insanların içinden..

Bırak arkandan ne dediklerini, niye dediklerini, kime dediklerini. Ne yaşadığı hakkında ufacık fikri olmayan insanların, değersiz, boş yorumlarını..

Bırak yarın neler getirecek diye düşünüp durmayı. Dünde bugünü merak ediyordun. Yaşayıp gör. Endişe, güzel şeyler yaşamanı engeller. Güven, güzel şeyler olacağına..
Sen bırakmadıkça, bırakamadıklarını içini yiyip bitirecek. Bırak ki, o bırakamadığın kötü şeyler de seni bıraksın..”

Çoğu zaman, hiçbirimiz de bu kadar detaylı düşünemeyiz. Aslında, detaylı düşünmeyi ve analizi gerektiren bir durum da yoktur ortada. Ama genelde böyle düşünmeyiz ve yormaya devam ederiz, hem kendimizi hem de insanları. Belki de çoktan bitmiştir bitecek olan, yine de ‘inceldiği yerden kopsun’ diyemeyiz. Çünkü, kopmamıştır inceldiği yerden ve acıtmaya devam eder inceden. Zorlarsan olmaz, ama olmayışı da zorlar. Değil mi?

O zaman şunu bilmelisin sayın okuyucu; O zorladığın kapı, yüzüne kapandıysa eğer, sana düşen o kapının önünde beklemeyi bırakmak ve açılacak yeni kapılara yönelmektir..

Bazen, gerçekten ipin ucunu bırakmak gerekir. Dönen mevsimler gibi akışına bırakacaksın, olayları ve insanları. Özgür bırakıp, özgür olmayı seçeceksin. Olmuyorsa, olmuyordur! Sen de bunu bileceksin. Bilip, kabul edeceksin, sonra da bekleyip, sonuçları göreceksin..

Ve son bir söz;

Unutmayın ki; Bir ip koptuğu zaman yeniden bağlanabilir ama eskisi gibi çekmeyecektir;

İster ‘Yanlış’ olsun, İster ‘Doğru’

...

Mutlu hafta sonları...

Sevgilerimle,
Atiye BIÇAK.


You Might Also Like

0 yorum: