“Normal olmak” yani “Kendin olabilmek”..

10:24 Unknown 1 Comments


Sıradan bir iş günü sonrasında evde otururken, son zamanlarda gerek yaşadıklarım, gerekse diğer insanların yaşadıkları ve şahit olduğum yaşanmış bir takım olaylar siyah beyaz bir filim şeridi gibi geçti gözlerimin önünden. Tüm bu olayların normal olup olmadığını düşünürken, bir kelime olarak “normal”in olağan ve sıradan manasın da olmasına rağmen işin özünde pek de sevimli bir kelime olmadığı fikrine kapıldım..

Kendim söylemiyorum bu sözü, okuduğum bir kitabın yazarından ödünç alıyorum; “İnsanların, anormal zamanlarda anormal davranışlarda bulunması normaldir”. Çok da doğru bir söz. Gerçekte kimse normal olmak istemez. Ama kimse de anormal olmayı kaldıramaz. Çünkü, diğer insanlardan farklı olma arayışı gerçeğinden hareketle “normal olma” bir başarısızlık, özel olamama yani özetle kendimizi bulamama halini çağrıştırır gerçeğinde.

Bu size “değişime olan ihtiyacı” hatırlatmıştır umarım. Bizim farklı olmamız, diğer herkesin normal yani olağan olması denklemine dayanır. Oysa ki herkes için de, biz herkesle aynıyızdır aslında. Ve hiç birimiz bir diğerinden az ya da daha çok normal değildir. Bu karmaşık teoriden en kolay çıkma yolu ise, ilk önce kendimize herkesin farklı olduğunu kabullendirip, bu farklı olma çabasına öyle başlanmalıdır. Bu basit noktayı bulup sindirdikten sonra geriye sadece aklımıza geleni yapmak kalıyor. İşte, bu da işin en kolay yanı artık.  

Tabi işin temeline inecek olursak, çocukluğumuzdan beri belli kalıplar içerisinde hareket etmeye zorlandık “uslu” olmak için. Dolayısıyla da aynılaştık. Benim gibi kreşe gidenler hatırlayacaktır; “uğur böceği olun” ya da “çiçek olun” sıfatlarını. Her nedense herkes ayni sıfat olurdu. Hiç farklı ya da anormal olmamızı istemezlerdi. Sormazlardı “ne olmak istersiniz?” diye. Neden peki? Kişinin kendine has özelliklerini ortaya çıkarması yerine, herkesle ayni özelliklere sahip olmasını isteriz? Örneğin; Aileler herhangi bir sanat dalı yerine evladının üniversite bitirip, daha çok para kazanabileceği bir meslek sahibi olmasını istemektedirler. Sakın karamsar bir yazı okuduğunuzu düşünmeyin. Kendi kanaatimce burada anlatmaya çalıştığım sadece “kendin olabilmek”tir.

Yalnız yürüdüğümüz bu hayat serüveninde, yalnız kalmak bir süreliğine zevkli de olsa, bir süre sonra bıktıran bir çaresizliğe dönüşecektir. Daha önce de bir yazımda çaresizlik ve yalnızlığa değinmiştim, fakat bu kez durum biraz daha farklı. Kendin ola bilme arzusu ile diğer insanlardan farklı olamama ihtiyacında sürüklenen bir duygu yumağı olmuşsundur artık. İşte, tam bu esnada normallikte sana göz kırpmaya başlamıştır. Aklı çalışan tüm insanların çaresizliğinin temelinde de böyle bir gel git vardır sanırım. Tüm dünyanın böyle bir sıkıntının içerisinde olduğunu da nereden çıkarttım diyebilirsiniz? Bu durum tamamen yanıldığım bir husus olabilir tabi. Belki de bunun doğruluğunu sizlere tamamen ıspatlamam neredeyse imkansızdır. Ama bir an bunun doğru olduğunu ve tamamen size ıspatlaya bildiğimi düşünün!! Mesela; Sosyal medyadaki tüm insan hallerini, haberleri, dinlediğiniz her dilden şarkıları, okuduğunuz Avrupa kitaplarını, izlediğiniz filimleri ve reklam içeren tüm o mükemmel vücutlu insanların şahane hayatlarını düşünün. Tüm bu saydıklarımın içinde bize benzeyen ve biz gibi olan hayatlar vardır elbet. Tabi rolünü kıskanarak hayatımıza geçirdiğimiz film karakterlerini saymazsak eğer. Esasın da filmler bize sadece mutsuz olmayı öğretmiştir. Çünkü ne yaparsak yapalım o filmlerdeki hayatları yaşayamıyoruz. Kurgu daima içinde bulunduğun gerçek hayata karşı zafer kazanıyor. Bunu, telefonundan paylaştığın fotoğraflarından da anlayabilirsin. Neredeyse hepimiz photoshop’cu olduk. Yaşasın dijital devrim! 

Tüm bunlara rağmen, insanlar arasında çok ciddi bir ayrım yaratan siyah boyalı bölgeler vardır. Kimse bir diğeri ile ayni olmaz, olamaz. Çünkü hepimiz farklı olmak zorundayız. Bu bizim insan olabilme ve hayatta kalabilmemizin yoludur. Kendin olabilmek için, önce gerçekte ne olmak ve nasıl yaşamak istediğine karar vermelisin. İşte o zaman herkesten farklılaşmış olursun. Bu durum seni sıradan biri değil de normal biri yapacaktır. Yukarıda da anlamaya ve anlatmaya çalıştığım gibi; Normal olman, seni başarısız ya da özel olmayan biri yapmayacaktır. Tam tersi, sen kendini bulmuş olacaksın...

Elbet her birimizin normal olanın ne olduğuna verecek bir cevabı vardır. Ama bir Kızılderili atasözü “Karşındakinin pabuçlarını giymeden, onun nasıl yürüdüğünü bilemezsin” der ve bence buraya da çok yakışır. Sanırım normallik buydu. Neyi nasıl ve neden yaşarsın bilmem ama, normal olan yaşadığın o en değerli anda gizlidir. Yani şimdidir! Senin beğenmediğin o “normal hayatını”, yaşamak isteyen insanlar vardır. Bundan emin olabilirsin!

Yaşadığın ve içinde bulunduğun durumu kabul edip, kendine karşı sabırlı olmalısın. Çünkü, bana göre “normal olmak”, sabırlı olmak ile alakalı bir durumdur. Kabul ettiğin her şeyin, teslim olduğun bir saldırıdan başka bir şey olmadığını ve hiç bir şeyin de sonsuz gibi bir ayrıcalığa sahip olmayacağını bilerek yoluna devam etmelisin...

Sevgilerimle;


Atiye Bıçak..

You Might Also Like

1 yorum: