Koruyucu Meleklerimiz...

10:30 Unknown 0 Comments


Daha dünyaya gelmeden her bebeğin koruyucu bir meleğinin olduğu ve bu meleğin adının da “Anne” olduğu bilinir...

Doğru değil mi? Evet, doğrudur..

Bugün anneler günü.. Ve bu haftaki blog yazımı ‘anne sevgisi’ üzerine yazmak istedim. Biraz kişiselleştirebilirim yazımı ama dedim ya bugün anneler günü. Bugün günlerden annem..

Annem der ki; 'Hep baban için güzel cümleler kuruyorsun'.. Babama olan düşkünlüğüm bir başka olsa da, sen cennetin kokusuyken benim sana yazacaklarım ancak bir kitaptaki ‘ön söz’ sayfası olur annem!! Ama bu sefer yazayım. Bu sefer hayatımda ilk kez senin için yazayım. Ben gözlerim dolu dolu yazayım, sen gülümseyerek oku annem...

Senin sevgin, öyle güzel ve öyle kıymetli bir sevgidir ki, başka bir sevgi ile kıyaslayamam. Karşılıksız olan o saf sevgin, en üstün değerdir benim için. Beni ben yapan, sensin annem! Daha okula başlamadan, okumayı yazmayı sen öğrettin bana. Sen benim en güzel öğretmenim oldun. Bu nedenle, en güzel ve en özel yazım da sana gelsin...

Allah’ın insanlara bahşettiği en güzel sevgi ‘anne sevgisi’dir...

Annemizin yeri başkadır. Özellikle çocukluğumuzda annemizin değeri bir başkadır. Onsuz bir dünya düşünemez ve buna mecbur bırakılırsak gözlerden akan yaşlar bir yana dursun, yüreklerdeki acıyı kimse durduramaz..

Bu hayatta, annemizden daha vefakar, merhametli, koruyucu ve bizleri ondan daha çok seven, mutlu olabilmemiz için kendi mutluluğundan feragat eden, üzüldüğümüzde ise bizden daha çok üzülen başka biri daha var mıdır? Yoktur tabi ki.. Öyle olduğunu söyleyenler olacaktır elbet.. Siz yine de inanmayın!!

Kederlenir, üzülürüz. Ve aklımıza ilk gelen kişi annemiz olur. Bazı gecelerde, yastığa başımızı koyduğumuz zaman ‘ah anne, yanımda olsaydın şimdi, yaralarımı sarsaydın’ deriz.. Hatta çok ilginçtir ki, çocukken yaptığımız yaramazlıktan dolayı annemiz bizi cezalandırdığı zaman ağlarken, ‘anneee’ diye boynuna sarılır da ağlarız. Bizi cezalandıran kişi annemiz olsa bile, yine o na sığınmaya çalışırız. Çünkü, en sağlam kalemizin annemiz olduğunu biliriz..

‘Anne’ demek, cennetin kokusu demektir.. ‘Anne’ demek, güven demektir..

Hissedilen en güzel duygudur ‘anne sevgisi’. Doğduğumuz zaman, annemizin sevgi dolu kollarına bırakılırız. Ve o kollardır bize güven veren. Biliriz ki, ne kadar uzak olursak olalım, kanatsız meleklerimiz hep yanımızdadırlar..

Bugün annesinden uzakta olanlar, ziyaretine gidemeyip telefonda kutlayanlar vardır. Yine bugün annesinin yanında olmasını isteyen ama mezarına çiçek bırakıp, sadece dua etmekle yetinen, ya da anne sevgisinin, o tarif edilemez duygusunu hiç bilmeden büyüyen kaç yetim vardır bilemeyiz. Ve bir de annesine kırgın olanlar, konuşmayanlar vardır. Konu her ne olursa olsun, bir annenin kalbini kırmanın bedeli çok ağır ödenir. Çünkü, Peygamber Efendimiz’in de dediği gibi; 'Cennet annelerin ayakları altındadır'. Ancak maalesef, insanoğlu bazen vefasızdır. Kendisi için bir çok fedakarlık yapan o en değerli varlığın kıymetini bilmez. Kuş misali yuvadan uçup gider ve onu büyütüp yetiştiren annesini pek de önemsemez. Ama annesini kaybettiği zaman, içi sızlamayan insan da yoktur. Çünkü, anne sevgisi, bebeklikten işlemiştir insanın kalbinin en derinlerine..

Her insanın annesi, kendisi için çok özeldir elbet.! ‘Anne sevgisi’, en değerli sevgidir. Bu sevgi, dünyadaki hiç bir sevgi ile kıyaslanamaz deyip bir kaç hafta önce şahit olduğum bir olayı paylaşmak istiyorum sizlerle;

Restorantta otururken, ayaklarımın içinde dolanan kediye bir parça et vermiştim. Ben verdiğim lokmayı kendisinin yemesini beklerken, o yavrularına seslenmişti ve yavru kediler yiğene kadar da başlarında beklemişti. İzlemiş olduğum bu olaydan inanılmaz derecede etkilenmiştim ve sadece ‘işte annelik böyle bir şey olsa gerek’ diyebildim..

Bir de annenin değerini anlatan güzel bir hikaye gider sanırım yazıma;

Bir zamanlar dünyaya gelmeye hazırlanan bir çocuk varmış. Çocuk ile Allah’ın arasında şöyle bir konuşma geçmiş:

Çocuk Allah’a sormuş;

‘Allah’ım, beni yarın dünyaya göndereceğini söylediler. Fakat, ben o kadar küçük ve güçsüzüm ki, orada nasıl yaşayacağım?’

‘Tüm meleklerin arasında senin için bir tanesini seçtim. O seni bekliyor olacak ve seni koruyacak. Meleğin sana hergün şarkı söyleyecek ve gülümseyecek. Böylece sen onun sevgisini hissedecek ve mutlu olacaksın.’

‘Peki, insalar bana birşey söylediklerinde dillerini bilmeden, söylediklerini nasıl anlayacağım?’

‘Meleğin sana dünyada duyabileceğin en tatlı ve en güzel sözcükleri söyleyecek. Sana konuşmayı, dikkatle ve sevgi ile öğretecek.’

‘Peki, ben seninle konuşmak istersem ne yapacağım?’

‘Meleğin sana ellerini açarak bana dua etmeyi de öğretecek.’

‘Dünyada kötülerin olduğunu da duydum. Beni onlardan kim koruyacak?’

‘Meleğin seni kendi hayatı pahasına da olsa koruyacak.’

‘Fakat, ben seni bir daha göremeyeceğim için çok üzgünüm.’

‘Meleğin sana sürekli benden söz edecek ve bana ulaşmanın yolunu öğretecek.’

O sırada cennette bir sessislik olur ve dünyanın sesleri cennete kadar ulaşır. Çocuk gitmek üzere olduğunu anlar ve son bir soru sorar;

‘Şimdi gitmek üzere isem, benim meleğimin adı ne?’

‘Meleğinin adının bir önemi yok yavrum. Sen onu, “ANNE” diye çağıracaksın.

Şimdi biliyorum ki anne, gözyaşların telefonunun ekranını ıslatıyor. Ama yazımın başında; ‘sen gülümseyerek oku annem’ dedim. Çünkü, senin gözyaşların da benim yüreğimi sızlatıyor artık..

Annelerimizin bizler için verdikleri emeklerin karşılığını ödeyemeyiz belki ama kıymetini bilip, az da olsa emeklerinin karşılığını vermek için elimizden gelenin fazlasını yapalım..

Başta kendi annem olmak üzere tüm annelerimizin anneler gününü yürekten kutluyorum..

Sevgilerimle,
Atiye Bıçak






 



You Might Also Like

0 yorum: