Gerçekten! Neydi 'Huzur'..?

09:35 Unknown 1 Comments


Bu sabah İstanbul’a uyandım..

İstanbul’u severim. Tüm kalabalıklığına ve gürültüsüne rağmen hep huzur vermiştir bana. Zaten, huzuru sessiz ve sakin yerlerde aradığım hiç olmadı. Bana sorarsanız; Kalabalıkların ve sıkıntıların içerisinde bir yerlerde yanan tek bir mum ışığının yüreğimizi aydınlatmasıdır huzur. Çünkü, yanan bir tek mumun, yüzlerce mumu aydınlatabileceğine inanıyorum..

İstanbul deyince, kalabalık ve gürültü gelir aklıma. Bir de, sarayların ve kralların olduğu dönemler! Kral demişken, bir hikaye de buraya yakışır:

“Bir gün, halkı tarafından sevilen bir kral, huzuru en güzel resmedecek sanatçıya büyük bir ödül vereceğini ilan eder. Yarışmaya çok sayıda sanatçı katılır. Günlerce çalışırlar ve birbirinden güzel resimler yaparlar..

Sonunda eserleri saraya teslim ederler. Tablolara bakan kral sadece iki resimden hoşlanır. Ama birinciyi seçmesi için karar vermesi gereklidir..

Resimlerden birisinde, sükunetli bir gölge vardır. Göl bir ayna gibi etrafında yükselen dağların görüntüsünü yansıtmaktadır. Üst tarafta pamuk beyazı bulutlar ise gökyüzünü süslüyorlardı. Ve bu resme kim baktı ise, onun mükemmel bir huzur resmi olduğunu düşünüyordu..  

Diğer resimde de dağlar vardı. Ama engebeli ve çıplak dağlar. Üst tarafta öfkeli bir gökyüzünden yağmurlar boşanıyor ve şimşek çakıyordu. Dağın eteklerinde ise köpüklü bir şelale çağıldıyordu.. Kısaca resim, hiç de huzurlu gözükmüyordu..

Fakat kral resme bakınca, şelalenin ardında kayalıklardaki çatlaktan çıkan mini minnacık bir çalılık gördü. Çalılığın üstünde ise, anne bir kuşun örttüğü bir kuş yuvası görüyordu. Sertçe akan suyun orta yerinde, anne kuş yuvasını koruyordu..

Harika bir huzur ve sükun örneği.. Ödülü kim kazandı dersiniz? Tabi ki ikinci resim. Kralın açıklaması ise şöyle idi;

‘Huzur, hiç bir gürültünün, zorluğun bulunmaması ve sıkıntının olmadığı yer demek değildir. Huzur, bütün bunların içinde bile yüreğimizin sükun bulabilmesidir’...”

...

Huzuru aradığımız zamanlar olmuştur. Ya da hayatımızın bazı dönemlerinde ‘nasıl huzurlu olabilirim?’ diye kendi kendimize de sormuşuzdur. Kimimiz bir şarkının nakaratında, kimimiz bir kitabın satır aralarında, kimimiz bize söylenen bir cümle de, kimimiz de geçmiş günlerde hep onu arar dururuz, telaşlanır da peşinden koşarız. Bazen de bir deniz kenarında oturur uzaklara dalarız. Ya geçmiş günlere yad ederiz ya da bir gün gelip kapımızı çalarsa diye beklemeye başlarız huzuru. Umutsuzlukların ardında saklar da, kaygıların arasında özleriz onu.  Sonlara erteleriz ve ümit ederiz gelecekte bizimle olsun diye. Sonra, sert bir dalga kıyıya vurur, çıkarız daldığımız yerden...

Sayın okuyucu, ‘Huzur’ diyorum..! Belki de, hiç bir karşılık beklemeden, herhangi bir neden aramadan sadece içimizden geldiği gibi yaşayarak bulacaktık huzuru. Huzuru arayanlar olmuştur elbet. Günün sonunda bulmuşlardır ya da yaşamları boyunca bulamamışlardır. Hatta, aramaktan yorulup, onun gelip de kapıyı çalmasını bekleyenlerde vardır. Bilemeyiz! Bir de, instagram ya da facebook hesaplarına bakıyorum; herkes mutlu, herkes huzurlu. Ama çoğu zaman o fotoğraf karesinde göründüğü gibi değildir hayatlar. Zaten, sorsan herkes mutlu, huzurlu ve kalbi temiz. Ama baksan bu kadar acı, gözyaşı ve kahrolası kötülük nereden geliyor? Niye sahte pozları karelere koymak için kendimizi şartlıyoruz? Çünkü, gerçeklerin bizi bizden aldığını biliyoruz da ondan...

Gerçeklerde tıkanıp kalıyor musun? Değişime olan ihtiyacını biliyorsun ama bağlılığa olan sadakatin ağır basıyor değil mi? Eğer durumun böyle ise, sen gerçekten de ‘gerçeklerin’ farkında değilsin ve bu yolda isen huzurun seni bulmasını boşuna bekliyorsun..

Gerçeklerde tıkanıp kaldığında hayatın, soluk alman güçleşir, yüreğin susar ve mantığın ayaklarından tutup sürüklemeye başlar seni. İşte, o zaman gittiğin yoldan tam geriye dön yüzünü. Yüreğini rahatlatacak yeni yollar seçmeye başla. Yeni yollar, yeni insanlar! Ertelediğin ve yapmak isteyip de bir türlü yapmaya cesaret edemediğin her ne varsa gerçekleştirmeyi dene. Her geçen gün, ölüme bir gün daha yaklaştığını unutma! Farzet ki; zamanın akan bir nehir, sen de kayık da giden bir yolcusun ve kayıktan insen de o gitmeye devam edecektir..

Evet; ‘Zaman’! Huzuru bulmaya çalışırken, zaman da hızla geçip gidiyor. Ve sen, her akşam aynı can sıkıntılarıyla eve giriyorsan, belki de değiştirmeye çalışmalısın bir şeyleri. Mesela, güneş gözlüklerini yüreğine takıp, gördüklerini hissederek yoluna devam edebilirsin...

Nasıl ki, hikayedeki  kral, o gürültülü tablo da bır ışık gördü, emin ol ki, senin hayatında da göremediğin yanan bir mum vardır. Belki de senin huzurun orda saklıdır. O zaman kendi tablona dikkatli ve gördüklerini hissederek bak...

Huzur, ne geçmişte kalmıştır, ne de yarınlarda saklıdır. Huzuru, ertelemekten ve geç kaldığını düşünmekten vazgeçtiğin zaman, onu yanında bulacağından emin olabilirsin...

Mutlu hafta sonları..

Sevgilerimle,
Atiye Bıçak.





You Might Also Like

1 yorum:

  1. huzur bazen yalnızlık la bazende bir dost,eş yada sevgilidedir çogu kişiye göre bence huzur yapmakta mutlu oldugun keyf haz aldığın şey dedirç bu kimi zaman meslegiledir. kimi zaman var sa cocugunladır. kimi zamanda görmek istemeyipte göremedigin dedir ... biraz saçmalama gibi oldu hoçam kusura bakmayın kendi düşünçelerim :)))

    YanıtlaSil